Engelleri değil önyargıları yıkmak

Engelleri değil önyargıları yıkmak

ENGELLERİ DEĞİL, ÖNYARGILARI YIKMAK

Yaşadığımız çağda yollar daha geniş, binalar daha yüksek, teknolojiler daha güçlü… Fakat gönüller daralmış, bakışlar daralmış, vicdanlar küçülmüş durumda. İnsanlık, bedenin değil; zihnin, kalbin ve ruhun engelleriyle sınanıyor. Ve işte bu yüzden asıl engel, bir gözün görmemesi, bir ayağın yürümemesi değil; insanın insana bakarken sevgisiz, merhametsiz ve saygısız olmasıdır.

Bir düşünün…
Engelsiz bir bireye sorulduğunda şikâyeti genellikle gündeliğin basit sıkıntılarıdır: “Trafik çok yoğun, işler yavaş ilerliyor, insanlar sabırsız.”
Aynı soruyu görme engelli birine yönelttiğinizde cevap bambaşkadır: “Kaldırıma bırakılan bir engel, toplu taşımada görmezden gelinmek, yardım istediğimde yüzünü buruşturan bir insan…”

Bu iki cevabın arasındaki fark, aslında hayatın terazisini gösterir. Birinin derdi sabırsızlık, diğerinin derdi en temel hakkı olan erişim ve saygıdır. İşte bu noktada insanlığa düşen, kendi vicdanını tartmaktır: Hangisi daha ağırdır?
Bugün bir görme engelli üniversite öğrencisi, bastonuyla kilometrelerce yol yürüyerek dersine yetişiyor, sınavını başarıyla tamamlıyor. Aynı gün başka bir yerde engelsiz bir genç, bilgisayar başında saatlerini hedefsizce harcıyor.
Bir işitme engelli, dudaklardan cümleler okuyarak hayalini kurduğu mesleğe adım atıyor. Aynı şehirde engelsiz biri, küçük bir zorlukta pes edip geri dönüyor.
Bir bedensel engelli, tekerlekli sandalyesiyle sahnede alkış topluyor. Engelsiz bir başkası, hayatın tam ortasında kendi gölgesine yeniliyor.

Fark burada gizlidir. Başarı, engelsiz olmakla değil; inatla, azimle, sabırla, özveriyle ve yürekten çabalamakla mümkündür. Asıl körlük gözlerde değil, yüreklerde başlar. Asıl sağırlık kulaklarda değil, vicdanlarda büyür.

Bugün bir baba, görme engelli kızının başarısını anlatırken gözleri doluyor:
“Benim evladım engelleri değil, geleceği aşıyor.”
Oysa başka bir yerde, engelsiz bir genç hayallerini hiç denemeden rafa kaldırıyor.

Toplum olarak unutmamız gereken en önemli hakikat şudur: Engel, bireyde değil; engeli çıkaran zihniyette, ayrımcı bakışta, duyarsız tutumda başlar. Engelsiz bir dünya, ancak yürekler birleştiğinde, vicdanlar dirildiğinde, el ele omuz omuza yüründüğünde inşa edilir.

Ve şunu da bilmeliyiz: En büyük yardım, en hızlı yapılan yardımdır. En kıymetli iyilik, karşılık beklemeden yapılanıdır. Çünkü iyiliğin vakti geçerse, adı artık iyilik olmaz.

Hayatı daha yaşanır kılmak için tek bir şeye ihtiyacımız var: Gerçek anlamda insan olabilmek. İnsan olmanın erdemini yaşamak, yaşatmak, hissettirmek… Çünkü engelleri değil, önyargıları yıkmak; işte insanlığın asıl imtihanıdır.
 REHBER KOORDİNATÖR
BAĞIMSIZ YAŞAM KOÇU
ENGELLİ HAK SAVUNUCUSU
MİLLİ YÜZÜCÜ
YAZAR
ŞAİR
BİLGİSAYAR YAZILIMCISI SAKARYALI YUSUF DURDURMUŞ