GÜN ORTASINDA GELEN İLAHİ UYARI – KALPLERİN SARSILIŞI Her şey olağan seyrindeydi. Günün ortasıydı. İnsanlar işinde gücünde, kimi okulda, kimi yolda, kimi sofrasında… Hayat alışılageldiği gibi akıyordu. Gökyüzü sakindi, sokaklar kalabalıktı. Tam da insanın kendini güvende hissettiği bir anda, yer hafifçe titredi. Ama o titreme, sadece toprağın değil, insanın kalbinin ta derinliklerinde hissedildi. 2025 yılında İstanbul’da meydana gelen 6’lı ikili deprem, binaları yıkmadı. Camlar kırılmadı, duvarlar çatlamadı. Ama insan sarsıldı. Çünkü mesele, sadece fiziksel bir yıkım değil; ruhsal bir silkinişti. Bu bir hatırlatmaydı . Ve belki de en etkili olanıydı.
İnsanlar, alışveriş merkezlerinden, ofislerden, evlerinden dışarı fırladı. Saniyeler içinde tüm planlar bozuldu. Kimse binaların yıkılmasını beklemedi; çünkü kalpler yıkılmıştı. Korkunun en derin haliydi bu: Görünmeyeni hissetmek ve hiçbir şey yapamamak… O an herkes, kendi içindeki boşluğa döndü. En çok da Allah’a…
Ve işte o an anlaşıldı ki, en güvenli yapı, Allah’a olan bağlılıktır. Ne kadar betonla, ne kadar teknolojiyle, ne kadar konforla çevrelersen çevre, bir sarsıntı, her şeyi anlamsızlaştırabiliyor. Çünkü hakimiyetin tek sahibi Allah’tır. Bu deprem, bir kıyamet provası gibi geldi gündüz vakti. Gözler açıktı, zihinler uyanıktı ama hakikate karşı uykuda olan kalpler, ansızın sarsıldı. Ve o anda Rabbin sesi duyuldu sanki: “Ey insan! Ben istersem gökyüzünü karartmam, binanı yıkmam. Sadece seni titreştiririm. Yine de kalbini bana döndürürüm.” Bu öyle bir andı ki, hiçbir şeyin görünürde bozulmaması, bu uyarıyı daha da büyüleyici ve derin kıldı. Çünkü bazen Allah, yıkmadan da ders verebilir. Ve bu, O’nun merhametinin en ince, en özel biçimidir.
İstanbul’un ortasında, hayatın tam nabzı atarken, birden o nabız durmuş gibi oldu. İnsanlar kendine döndü. Kiminin gözleri doldu, kiminin kalbi ürperdi. Belki secdeler gecikmişti, belki dualar susmuştu. İşte bu sarsıntı, bir yeniden başlama çağrısıydı. Gerçek tehlike yıkım değil, gaflettir. Gerçek deprem, insanın kalbinde olandan habersiz yaşamasıdır. Binalar yerinde kaldı, ama kim bilir kaç kişi ilk defa “Allah” diye fısıldadı o saniyelerde?
Çünkü ilahi kudretin sesi, sadece kulaklara değil, kalplere dokunur. Ve bazen en büyük mucize, bir şeyin olmaması değil, olmadan insana dokunmasıdır.
Bu sarsıntı bir ikazdı. Bir şefkat tokadı. Bir uyarı. Ve belki de yıkılmadan uyanmak için son fırsat… SAKARYALI YUSUF DURDURMUŞ