Sessizliğin Asaleti: Değeri Bilinmeyen Yüreklerden Zarafetle Uzaklaşmak
Hayat; kimi zaman kalabalık, kimi zaman yalnızlıkla örülü bir sahnedir. Bu sahnede rolümüzü oynarken herkes bizi alkışlamayabilir. Her göz bizi görmez, her kalp bizi hissetmez. Ancak bilinmelidir ki; parlayan yıldız, bakan gözde değil, ışığını kaybetmeyen yürektedir.
İnsan, yüreğinin kıymetini bilenlerle yürümelidir bu ömrün dar yollarında. Değeri bilinmeyen, varlığı yoklukla eş değer görülen kişiler için savaş vermek, ruhun zarafetini zedeleyen boş bir uğraştır. Gerçek olgunluk; ses yükseltmeden gitmeyi, iz bırakmadan çekilmeyi ve en önemlisi kırılmadan vazgeçmeyi bilmektir.
Kaliteli bir kişilik, bağırarak değil susarak konuşur. İncitmeden gider, geride hesaplaşma değil; ağır bir boşluk bırakır. Çünkü karakter dediğin şey, insanın eline aldığı bir ayna değil, ruhuna işlediği bir ışıktır. Bu ışık; ne alkışla parlar, ne de gözyaşıyla söner. Kendi içinden doğar, kendi sessizliğinde büyür.
Bir gün gelir, sen gittikten sonra bazı kapılar ardına kadar açılır. Çünkü insan, yanında kimlerin gerçekten yer ettiğini; yokluğunla daha iyi anlar. Bu yüzden asaletin en güçlü hali, gürültüsüz vedalarda gizlidir. Sitem etmeden uzaklaşmak, ardında bir öfke değil; derin bir “keşke” bırakmaktır.
Değeri bilen insan seni aramaz, yanında olur. Değeri bilmeyen ise kaybettiğinde fark eder, ama artık çok geçtir. Çünkü değer; zamanla değil, tutumla ölçülür. Saygı görmeyen bir yerde sevgi aramak, gölgesini güneşte aramak gibidir.
Ey yüreği yaralı ama başı dik insan, unutma: Hayat seninle veya sensiz devam eder. Ama senin gibi insanlar gittiğinde, hayatın tadı azalır, ruhun derinliği eksilir. Varlığınla değil, yokluğunla sarsılan kalpler, senin kıymetini işte o zaman anlar.
Bu yüzden; sessizliğini bir zayıflık değil, asaletin sesi olarak taşı. Ve unutma: Gitmek bazen en büyük kalmaktır. Kendine verdiğin değeri, kimseye kanıtlamak zorunda değilsin.
SAKARYALI YUSUF DURDURMUŞ