O bir yol gösterici beyaz bastonun izinde

O bir yol gösterici beyaz bastonun izinde

 

“SUSAN BİR DİLİN SESİ: BEYAZ BASTONUN İZİNDE”
O, konuşmaz.
Ama bir yön gösterir.
Sessizdir.
Ama bazen bir hayat kurtarır.
Basit bir nesne gibi görünür belki dışarıdan ama onu tutan el için bir dünyanın anahtarıdır: Beyaz Baston.

Her sabah şehir uyanır; kaldırımlar dolar, caddelerde telaş başlar. İnsanlar aceleyle bir yerlere yetişirken, bir görme engelli birey de elindeki beyaz bastonla kendi yolculuğuna çıkar. Farkı şudur: Gözler değil, yüreği görür. Beyaz baston ise onun uzanmış bir koludur; hayata, özgürlüğe, bağımsızlığa doğru…

Bir Bastondan Fazlası
Bu baston bir eşyadan ibaret değildir.
O, bir görme engellinin “ben de buradayım” deyişidir.
Kalabalığın içinde silinip gitmemek, varlığını ortaya koymak, kendi yönünü kendi belirlemek için taşınan bir özgürlük sembolüdür.

Kimisi hâlâ ona “sopa”, “deynek”, “çubuk” der. Ama o isimler sadece şekli anlatır, ruhunu değil. Beyaz baston, her adımda engelleri yoklayan, sokaktaki ağacı, direği, kaldırıma park etmiş umursamaz bir aracın tamponunu, hatta vicdanı da yoklayan sessiz bir haykırıştır.

Görmekten Daha Fazlası
Beyaz baston; bir görme engelli için sadece yön bulmak değildir.
O, toplumun vicdanına dokunan bir sınavdır.
“Yol senin değil, hepimizin” dedirtendir.
Bir yaya geçidinde, bir kavşakta, bir kaldırımla kaplanmış arabanın arasında… Baston, sadece yeri yoklamaz; aynı zamanda insanların ne kadar duyarlı olduğunu da yoklar.

Ve çoğu zaman hüsrana uğrar… Çünkü bastonun değdiği yer sadece beton değildir. Bazen bir vurdumduymazlık, bazen cehalet, bazen ilgisizliktir. Görmeyen gözler değil, görüp de fark etmeyen kalpler daha çok can yakar.

Beyaz Baston: Sessiz Bir Mücadele
Evden çıkarken omzuna yüklenen o baston, aslında bir yalnızlığın taşıyıcısı değil, bir kararlılığın, bir cesaretin temsilcisidir.
Her baston vuruşu bir mücadeleye vurgu yapar.
Her tıklama bir “buradayım, yaşıyorum, yürüyorum” çağrısıdır.
Çünkü görmek sadece gözle olmaz; bazen yürekle, bazen bastonla, bazen de hayata tutunan inatla olur.

Bu nedenle beyaz bastonun değdiği her kaldırım, her taş, her köşe; bir görme engellinin hikâyesine açılan birer kapıdır.

Son Söz
Beyaz baston, bizim hikâyemizdir.
Onu küçümsemek, onunla dalga geçmek, onu yok saymak; aslında bir insanı, bir hayatı, bir mücadelenin tamamını yok saymaktır.
Görme engelli bireylerin sokakta özgürce yürüyebilmesi için tek ihtiyaçları beyaz baston değildir; toplumun farkındalığı, vicdanı ve saygısıdır.

Ve unutmayın:
Göz görmese de yollar yürünebilir…
Ama anlayış yoksa, hiçbir yol hakiki değildir.

SAKARYALI YUSUF DURDURMUŞ