Bağımsızlık: Görmenin Ötesinde Bir Yaşam Sanatı Hayatta en çok ihtiyaç duyduğumuz şeylerden biridir “özgürlük”. Ama özgür olmak her zaman “bağımsız” olmak anlamına gelmez. Çünkü bağımsızlık, bir ruh hâlidir; kimsenin inisiyatifine kalmadan, kimsenin gölgesine sığınmadan, kendi kararlarını kendi verebilme cesaretidir.
İnsanın kendi hayatına yön verebilmesi, kendi ayakları üzerinde durabilmesi, kendi varlığını ortaya koyabilmesidir.
Bağımsızlık, kimsenin çizdiği sınırlarla değil, kendi inancınla, kendi direncinle yol alabilmektir.
İşte bu yüzden, bağımsızlık sadece bir kelime değil; özgürlüğün çok ötesinde, bir var oluş biçimidir. 1. Bağımsız olma durumu, istiklâl. 2. Bir devletin, başka bir devletin yönetimi veya denetimi altında olmadan kendi yasalarını koyabilmesi, kendi yönetimini belirleyebilmesi durumu. Evet, bunlar sözlüklerde yer alan genel tanımlar. Ancak “bağımsızlık” denince akla sadece devletler, milletler ya da sınırlar gelmemelidir. Çünkü bağımsızlık, aynı zamanda bireyin kendi içinde kazandığı bir zaferdir. Kimi için düşüncelerinde, kimi için hayatın akışında, kimi içinse adımlarında gizlidir bu zafer.
Özellikle de görme engelli bireyler için bağımsızlık, hayatın her alanında yeniden kazanılması gereken bir güç, bir irade göstergesidir.
Bağımsızlık, özgürlükle karıştırılsa da ondan çok daha derin bir anlam taşır.
Özgürlük; istediğini yapabilme duygusudur.
Bağımsızlık ise; istediğini yapabilme duygusunu hayata geçirebilme kararlılığıdır. Bu farkı en iyi anlayanlar, hayatın engellerine rağmen “ben yapabilirim” diyenlerdir.
Ve bu iradenin en somut sembolü, hiç kuşkusuz beyaz bastondur. Bir görme engelli eline bastonunu aldığında, aslında sadece bir eşyaya değil, hayatın kendisine tutunur. Artık adımlarını bir başkasının yönlendirmesine ihtiyaç duymaz.
Kendi sesini, kendi yolunu, kendi dengesini bulur.
Belki yavaş yürür, belki tökezler, ama her adımıyla “ben de varım” der.
İşte o anda bağımsızlık başlar; kimseye minnet etmeden, kimsenin inisiyatifine kalmadan, kendi kaderinin ipini eline almakla.
Bağımsızlık, bir görme engelli için sadece fiziksel bir serbestlik değil, aynı zamanda ruhsal bir direniştir. Çünkü baston, yalnızca bir yürüyüş aracı değildir.
Bir kimliğin, bir özgüvenin, bir kararlılığın sembolüdür.
O baston, “Ben kendi yolumu çizerim” diyenlerin elinde bir güç hâline gelir.
Toplumun yanlış algılarına, kırıcı sözlerine rağmen dimdik durabilmenin adıdır.
“Bu baston ne işe yarıyor?” diyenlere inat, hayatın merkezinde yürüyebilmenin iradesidir.
Evet, bastonla ilk temas kolay değildir.
İnsan, ilk başta herkesin kendisine baktığını zanneder, kendini farklı hisseder.
Ama zamanla anlar ki, aslında kimse kimseye bakmıyor.
Herkes kendi dünyasında, kendi koşuşturmasında…
Ve o zaman fark edilir ki baston, “fark edilmek” için değil, var olabilmek içindir.
Zamanla utanmadan yardım istemeyi öğrenir insan, gerektiğinde “Ben de başarırım” diyebilmeyi…
Toplumun bir parçası olduğunu hisseder yeniden.
Artık baston, bir “engel” değil, bir özgürlük anahtarıdır. 15 Ekim, Beyaz Baston Farkındalık Günü olarak anılır.
Ancak bağımsızlık, bir güne sığacak kadar dar bir kavram değildir.
Her gün, her adımda yeniden kazanılan bir mücadeledir.
Bağımsızlık, bazıları için bir kavram, bazıları için bir umut;
ama görme engelliler için bir yaşam biçimidir. 15 Ekim Beyaz Baston Farkındalık Günü’nde, bu mücadeleyi veren tüm görme engelli bireyleri saygı ve minnetle selamlıyorum.
Gerçek farkındalık, görmekle değil, anlamakla başlar.  BAĞIMSIZ YAŞAM KOÇU – ENGELLİ AKTİVİST – REHBER – KOORDİNATÖR – MİLLİ YÜZÜCÜ – YAZAR – BİLGİSAYAR YAZILIMCISI – ŞAİR
SAKARYALI YUSUF DURDURMUŞ
